Lewis Carroll: Harikalar Diyarının Harika Yazarı
Gerçek adıyla Charles Lutwidge Dodgson 1832 yılında İngiltere’de doğmuştur. Matematikçi, fotoğrafçı, yazar ve mantıkçıdır. Carroll, başlangıçta kendi alanında eserler yazmış, daha sonra edebi alanda ürünler vermeye başlamıştır. Ancak yazdığı edebi eserlerde kendi adını kullanmak istemediği için bir takma ad kullanmayı tercih etmiştir. İlk olarak Solitude adlı eserinde Lewis Carroll takma adını kullanan yazar, daha sonra bu ismi diğer eserlerinde de kullanmaya başlamıştır. Sembolik mantık üzerine yazdığı birçok eseri olsa da daha çok Alice Harikalar Diyarında eseriyle ün kazanmıştır.
Eserin ilham kaynağı ise Carroll’un aile dostlarının kızıdır. Bu kız üzerinden yola çıkıp oluşturduğu kurgu metin onu büyük bir üne ulaştırmıştır. Alice Harikalar Diyarında adlı eserin devam niteliğinde olan Aynanın İçinden adlı eseri her ne kadar Alice Harikalar Diyarında kadar ünlenmese de eleştirmenler tarafından olumlu yorumlar almştır. Lewis Carroll, 1898 yılında ise memleketi olan İngiltere’de zatürreden vefat etmiştir.
Alice Harikalar Diyarında Hakkında Genel Bilgi
Orijinal adıyla Alice in Wonderland 1865 yılında yayımlanmıştır. Genellikle "masal" olarak bilinse de aslında fantastik kurgu türündedir. İçerik açısından bakıldığında, büyüklere içerdiği semboller ile bambaşka bir esermiş gibi kendini okutan kitap, küçüklere ise renkli içeriği ile yeni bir dünya açmaktadır. Yazıldıktan sonra birçok filmi çekilmiş olan eser, dünya çapında bilinmektedir.
Yediği mantarlar ve içtiği iksirler ile bir büyüyüp bir küçülen, hayvanların konuştuğunu, iskambil kartlarının canlı olduğunu gören Alice, adını bir sendroma dahi vermiştir; Alice Harikalar Diyarında Sendromu (AIWS). Algısal bir bozukluğa neden olan bu hastalığa sahip kişiler, cisimleri olduklarından büyük ya da küçük görebilir, ses ve zaman algısı bozulabilir. Bazı kaynaklara göre Lewis Carroll’un da bu hastalığa sahip olduğu ve kitabında bu sebeple karakterin böyle sorunlardan muzdarip olduğu söylenmektedir. Alice’nin kendisini bir evden taşacak kadar büyük görmesi, odanın içinde küçücük kalması gibi sebeplerden dolayı bu nörolojik hastalık ile kitap o kadar eşleşmiştir ki, hastalığa bu ad verilmiştir.
Alice Harikalar Diyarında Özeti
Eser, bir göl kenarında başlamaktadır. Alice, gölün kenarında ablası ile otururken bir yandan saatine bakıp bir yandan koşturan bir tavşan görür ve onu takip edip tavşan deliğinden atlayıverir. Tavşan deliği o kadar derindir ki, Alice’nin yere ulaşması uzun zaman alır, bu noktada kendisiyle konuşmaya başlar ve aşağıda birilerini görmeyi umut eder.
Ancak işler onun istediği şekilde ilerlemez ve yere ulaştığında gördüğü tek şey ufacık kapılar ve bir masa olur. Etrafta bulduğu yiyecekleri yiyerek bir büyüyüp bir küçülen Alice sonunda o kadar çok ağlar ki, kendi gözyaşlarından bir göl oluşturur. Böylece tavşan deliğinden gelen her hayvan bu gölün içine düşer. Alice her ne kadar onlarla anlaşmayı denese de bu konuda başarılı olamaz, sonunda o küçük kapıdan geçmeyi başarır. Başta kapının anahtarını bulamasa da sonunda anahtarı ve yanında "iç beni"yazan bir iksir bulan Alice, sebebini sorgulamadan iksiri içer ve küçülmeye başlar. Küçüldükten sonra küçük bir kapının deliğinden bakan Alice, rengarenk bir bahçe görür.
Kapıdan geçmesinin ardından en başta takip ettiği beyaz tavşan ile karşılaşır. Tavşanla konuşmayı dener ancak tavşanın tek yaptığı ona emirler vermektir. Alice, tavşanın istediği yelpaze ve eldivenleri bulmak için bir eve girmişken bir anda tekrar büyümeye başlar. O kadar büyür ki eve sığamaz hale gelir. Bu sırada evin önünde hayvanlardan bir kalabalık oluşur. Alice bu hayvanlardan birinin attığı yiyeceği yiyerek tekrar küçülür ancak küçülmesi onun için iyi olmamıştır; zira peşindeki hayvanlardan kaçması oldukça zorlaşmıştır. Alice, izini kaybettirmek için ormanın derinliklerine dalar ve burada bir mantarın üzerine oturmuş nargile içen bir tırtıla rastlar. Tırtıl, mantarın bir tarafının boyutunu büyüteceğini, diğer tarafının ise küçülteceğini söyleyerek gider. Ne yapacağını bilemeyen Alice ceplerini mantar ile doldurup yürümeye devam eder.
Gezinirken garip bir aşçı, düşes ve bebeğin yaşadığı bir eve denk gelir. Alice’nin harikalar diyarındaki macerasını başlatan yer de aslında burasıdır. Alice, kaotik bir ortamın hâkim olduğu evdeki düzene ve kişilerin hareketlerine o kadar şaşırır ki, bebeği de alarak evi terk eder. Ancak farkında olmadığı bir şey vardır, bebek bir domuzdur. Bunu fark edince onu ormanın derinliklerine salar. Ormandaki gezintisi sırasında bir kediye rastlar. Sürekli gülen bu kedi öyle bir varlıktır ki, bir kaybolup bir geri gelir. Kediyle konuşması sonucunda Alice, kendilerini Şapkacı ve Mart Kedisi olarak tanıtan kişilerin yanında buluverir.
Böylece yolu Kraliçe’nin yoluyla kesişir. Kraliçe oldukça gergin biridir ve etrafta “Kafasını uçurun!” diye bağırarak gezinmektedir. Meydana gelen olaylar sonucunda bir mahkeme kurulur ancak bu mahkeme bilinen tüm mahkemelerden farklıdır; şahitler aynı zamanda suçludurlar. Alice’nin de şahit olduğu bu mahkemede Alice tekrardan büyümeye başlar. Alice büyümesinin sonucunda Kraliçeyi eleştirmeye başlar ve idama mahkûm edilir. Böylece o güzel uykusundan uyanır ve bir anda kendisini aynı gölün kenarında, ablasının dizinde uzanırken bulur.
Alice Gerçekten Harikalar Diyarında Mı?
Eserin su kenarında başlayıp su kenarında sonlanması akla mitleri getirmektedir. Birçok mitte su hem yaratıcı hem yok edici özelliği taşımaktadır. Alice’nin yolculuğu da su kenarında başlamış ve su kenarında son bulmuştur.
Alice yolculuğunda tanışmış olduğu kraliçenin, düşesin ya da kralın ne yaptıklarını anlamaz, anlamamasının yanı sıra Kraliçe'ye ve Kral'a karşı gelebilen tek kişi de odur. Özellikle bu otoriter figürlere karşı çıkması için Alice’nin kendi boyutuna ulaşmayı beklemesi, eserin bir çocuğun gözünden yetişkinler dünyası eleştirisi niteliği de taşımasını da sağlamaktadır.
“Eğer içlerinden biri bu şiiri açıklayabilirse,” dedi Alice (son birkaç dakikada o kadar çok büyümüştü ki Kral’ın sözünü kesmekten en ufak bir korku duymuyordu), “ona altı peni vereceğim.”
Bu yolculukta Alice sadece fiziken değil manevi açıdan da büyüdüğünü hisseder ve Carroll bu durumu okuyucuya ufak ipuçları ile yansıtır. Ayrıca eserde birkaç kez sistem eleştirisi yapılması da dikkat çekici unsurlardan biridir. Eser, her ne kadar masal olarak geçse de bir yetişkinin gözünden okunduğunda çok farklı anlamlar çıkarılabilir. Aslında masalların ana amacı da budur; alt metinleri ile okuyucuya bambaşka kapılar açarak, bambaşka mesajlar vermektedirler.
"Size bu sabahtan beri başıma gelenleri anlatacağım" dedi Alice oldukça çekingen bir sesle; "dünü anlatmamın bir yararı olacağını sanmıyorum, çünkü dün başka biriydim.”.
Harikalar diyarı yazar tarafından çok güzel bir yer olarak tasvir edilmiş olsa da aslında çok kaotik bir hava hakimdir. Asker olan iskambil kağıtları, uşaklık yapan tavşan, nargile içen tırtıl, bir var olup bir yok olan kedi, sürekli bağıran ve asla tatmin olmayan kraliçe, hukuksuz mahkemeler ve daha niceleri… Aslında burada harikalar diyarının kaotik havasını en iyi betimleyen örnek Alice ile kedi arasında geçen diyalogda görülmekte;
“Ama ben delilerin arasına düşmek istemiyorum ki!” dedi Alice “Başka şansın yok,” dedi kedi, “burada hepimiz deliyiz. Ben deliyim. Sen delisin”, “Benim deli olduğumu da nereden çıkardınız?”, “Öyle olman gerek,” dedi kedi, “yoksa burada olamazdın.”
Alice’nin ailesinden uzak şekilde yapmış olduğu bu yolculuk masalların ana unsurlarından biri olan erginlenme törenlerinin parçası olarak görülebilir. Kahraman, türlü badireler atlatıp -erginlenme törenini tamamlayıp- başarı ile evine döner. Klasik masallar ile Alice Harikalar Diyarında’nın ayrıldığı noktalardan biri budur, klasik masallarda erginlenme törenini tamamlayan iyi huylu kız, sonunda prens ile evlenerek sonsuza dek mutlu yaşar, Alice ise evine dönmüştür.
Her ne kadar klasik masallarda yolculuğa çıkarak bir erginlenme töreni gerçekleştiren kişi masalın prensi, şövalyesi, kontu olsa da modern masallarda bu yolcuğu kadın karakterin de gerçekleştirdiği görülmektedir, bu duruma verilebilecek bir diğer örnek ise Oz Büyücüsü adlı masaldaki Dorothy karakteridir. Öyle ki, bir hayal disiplini olarak görülen masallar, ideolojik iletileri kişilerin bilinçaltına yerleştirmek amacıyla da harika birer araçtırlar. Alice kendi isteği ile bu harikalar diyarına gelmiş ve dönüşünü hiç düşünmemiştir. Bu yolculukta Alice için önemli olan keşfetmektedir.
Beyaz Perdede Alice Harikalar Diyarında
Eserin hali hazırda çekilmiş birçok çizgi filmi bulunmasının yanı sıra tiyatro sahnelerine de uyarlanmıştır. Bunun yanında televizyonda kısa süreli bir şekilde dizi olarak da yayımlanmıştır. Kitabın ilk film uyarlaması ise 1951 yılında Walt Disney Company tarafından yapılmıştır. Döneminde çok fazla eleştiriye maruz kalsa da günümüzde Walt Disney’in en iyi animasyon klasiklerinden biri olarak görülmektedir ve animasyon filmler arasında kült olarak değerlendirilmektedir.
Alice Harikalar Diyarında (1951) Fragman
Bir diğer uyarlama ise 1955 yılında George Schaefer yönetmenliğinde çekilmiştir. Birçok başka yönetmen tarafından günümüze dek birçok versiyonu beyaz perdeye uyarlanmış olsa da Alice Harikalar Diyarında’nın günümüzde en bilindik versiyonu 2010 yılında Tim Burton yönetmenliğinde çekilmiş olanıdır.
Alice Harikalar Diyarında (2010) Fragman
Johnny Deep, Anne Hathaway, Helena Bonham Carter gibi bilindik oyuncuların yer aldığı filmin IMDb puanı 6.4 olmuştur. 2016 yılında ise aynı oyuncu kadrosu ile devam filmi olan Alice Harikalar Diyarında 2: Aynanın İçinden çekilmiştir. Bu filmin IMDb puanı ise 6.2 olmuştur. İlk filme göre daha az hasılat ve sükse yapmasına rağmen birçok olumlu eleştiri de almıştır.
Alice Harikalar Diyarında 2: Aynanın İçinden (2016) Fragman
Kaynakça
Alice Harikalar Diyarında/Lewis Carroll - Türkiye İş Bankası Yayınları
https://indigodergisi.com/2014/08/alice-harikalar-diyarinda-sendromu/
https://avesis.istanbul.edu.tr/dosya?id=62f1ff1b-d14a-42e6-9137-7668d04a26f2
Masallar ve Toplumsal Cinsiyet/Melek Özlem Sezer - Kor Kitap.
BENZER YAZILAR
Leo Buscaglia’nın Perspektifinden Sevgi’ye Bakış
"Sevgiyi tanımlamak onu kısıtlar, oysa sevgi sınırsızdır."
Tanzimat Türk Romanının Gözde Mekanları: Beyoğlu ve Çamlıca
Tanzimat Dönemi'nde yazılan Araba Sevdası, İntibah, Felatun Bey ile Rakım Efendi gibi romanlardaki gözde mekânlara yakından bir bakış.