Eserin kısaca incelemesi ve eleştirisi. Sadece çocuklar mı okumalı?

Pal Sokağı Çocukları, Ferenc Molnar'ın Budapeşte'nin soğuk sokaklarını çocukluk yıllarının mutluluk, arkadaşlık, üzüntü ve kayıp kavramlarıyla birleştirip okuyucuya aktardığı 1907 yılında yayımlanan ve dünya çocuk klasikleri arasında girmiş romanıdır. 

Her ne kadar çocuk dünya klasikleri içerisinde yer alsa da toplumsal gerçekliğin ve savaş yıllarının getirdiği bu karmaşayı aktarması bakımından büyük gözüyle de okunması ve okutulması gereken bir klasik olmuştur. 

Kitabın değerlendirmesi okuyucuya ulaştırdığı mesajlar ve barındırdığı imgeler üzerinden ilerlese de son kısımda “çocuklar mı okumalıdır” eleştirisinde bulunacağız. 

Macun Biriktirme Derneği

Pal Sokağı Çocukları pencere kenarlarından buldukları macunlar ile kendilerini ait hissedecekleri ve hiyerarşik düzen içerisinde olacakları Macun Biriktirme Derneği’ni kuruyorlar. Derneğin kurucu üyelerinin 13 yaşındaki çocuklar olması şaşırtmasın, işleyiş tamamen ciddi ve usulüne uygun gerçekleşiyor. Hepsinin yerine getirmesi gereken görevleri var. Ciddiyetin ve sahip oldukları şeylerin korunması için temkinli ve özenli davranıyorlar. 

 Tabii kırılganlıklarını gösterdikleri noktalar da oluyor. Öğretmenlerinin durumu öğrenmesi üzerine Pal Sokağı Çocukları sıraya diziliyor ve öğretmenlerine hesap veriyorlar. Bazıları korkuyor bazıları ise sessizliğini koruyor. Otorite karşısında dirençlerini kaybediyorlar. Kitabın tam da bu noktasında onların hala birer “çocuk” olduğunu anımsıyoruz. 

Ne? Bayrak da mı var? Çabuk çıkar dedi öğretmen Csele’ye dönerek.

Bu bayrak da yeşil ve kırmızı renkteydi ve üzerinde şöyle yazıyordu “Macun Biriktirme Derneği, Budapeşte, 1889. And içeriz ki bir daha asla esir halk olmayacağız.”

Yaşanan olaydan sonra karakterlerle daha samimi bağlar kurabiliyoruz. Başlarına gelen ihanet sonrasında öğretmenlerinin durumu öğrenmesi, hatta ellerinde bulundukları tüm macunu kaybetmeleri bile onları durdurmuyor. Kitabın içerisine milliyetçilik duygusu yalın bir dille çocukların algısı üzerinden işleniyor. Savaşın getirdiği “esirlik” duygusunu bağımsızlık sembolü bayraklarına Macar özgürlükçü şairin şiirinden alıntı yapılarak aktarılıyor. 

Pal Sokağı Çocukları Buradaydı!

Yaşça büyük ve daha varlıklı grubumuz “Kızıl Gömlekliler” ise Pal Sokağı Çocuklarının peşini bırakmıyor. Planlarını öğrenmek isteyen Pal Sokakları Çocuklarından biri yakalanıyor. Minik kahramanız kendinden emin bir şekilde Pal Sokağı Çocuklarının çok cesur olduğunu ve yenilmeyeceklerini dile getiriyor, kitabın içerisinde “kendini kanıtlama ve altta kalmama” istemlerini sıklıkla görebiliyoruz. Ancak bunlar dile getirilirken genellikle “ben” yerine “biz” ifadesi kullanılıyor. 

Çocuklar birbirlerine isimleriyle hitap etmek sahip oldukları rütbelerle sesleniyorlar. “Yüzbaşım! Generalimiz!..” Onlar, oyun oynadıkları toprağı korumak için savaşa hazırlanan askerler oldukları için motivasyonlarını görev bilincinde ve birliğe sadık kalarak koruyorlar.

Elinden oyuncağı alınacağını anlayan bir bebek ellerini ne kadar çok sıkarsa, Pal Sokağı Çocukları da arsa için can pahasına savaşıyorlar. Aralarından hasta olan çocuk bile son gücünü düşmanı yenmek için kullanırcasına saldırıya geçiyor. Hiçbir savaşın sonu kayıpsız bitmez, savaş ise yenilmeden öğrenilmez diyerek kitap buruk bir sonla noktalanıyor.

“ Arsa! Siz, Macar bozkırlarının sağlıklı çocukları, sizin evlerinizden dışarı adımınızı atmanız bile yeterli. Siz o an artık dışardasınız, uçsuz bucaksız ovaları, başınızın üzerindeki o gökyüzü denen mavi fanusu hemen hissedersiniz. Sizin gözleriniz uzaklara bakmaya, büyük mesafelere alışmıştır. Hiçbir zaman yüksek binaların arasına sıkışıp yaşaman sizler, Budapeşte çocukları için boş bir arsanın ne anlama geldiğini anlayamazsınız.”

 

Son Olarak: Okumadan Geçme’nin Eleştirisi 

Kitabın son sayfasına kadar hayatın ne kadar acı gerçekliklerle dolu olduğunu nitekim çocukların içerisinde bulunduğu dünyadan, verdikleri savaştan anlayabiliyorsunuz.

Fakat ana kahramanlara arasında “kadın” bulunmuyor. Baba figürü sert ve doğrucu gösteriliyor, hayatta kalmak için çalışan kesimi oluşturuyorlar. Anne çocuğu için üzülen, evde bulunan abla ise nakış işlerinde iyi, becerikli algısı yaratılıyor.

Çocukların birbirleriyle paylaşmak yerine “toprağımdan vazgeçmem” düşüncesiyle savaşa hazırlanmaları ve savaşanların hepsinin erkek olması da dönemin cinsiyet röllerini bizlere gösteriyor. 

Eserin yüz yılı aşkın süre öncesinde yazıldığını ve  içinde bulunduğumuz çoğu koşulun farklı olduğunu akılda tutarak okuma kitlesine yönelik bir eleştiride bulunmak yerinde olacaktır. Cinsiyet rollerinin, toplumların ve savaşa karşı bakış açısının değiştiği bu dönemlerde okuma zamanı ve yaşı değişkenlik gösterebilir.

Çocukken okunmadığında bir daha okunmaz, düşüncesini bir kenara bırakıp her yaşta okunduğunda farklı dersler çıkarabileceğimiz eserlerden biri olan Pal Sokağı Çocukları geçmişin izlerini bizlere hatırlatmaya devam ediyor.  

 

Kaynakça

Molnar, F. Pal Sokağı Çocukları (2010).Pal Sokağı Çocukları. (Tarık Demirkan çev.) YKY Yayınları.(Orijinal yayın tarihi 1907)  

Sezer Demir. Pal Sokağı Çocukları Hakkında Bir Eleştiri ( 29 Nisan 2020). Erişim adresi: https://www.egitimpedia.com/pal-sokagi-cocuklari-hakkinda-bir-elestiri

 


BENZER YAZILAR

Modern Türk Edebiyatı'nın En Büyük 10 Şairi

Türk Edebiyatı'nın yalnızca şiirleriyle değil, yaşam öyküleriyle de akıllara kazınmış 10 büyük şairinin hayat hikayeleri ve şiirlerinden alıntılar.

Franz Kafka ve İnsan İlişkileri

Kafka'nın eserleri ve hayatı üzerinden yabancılaşma ve gerçekçilik kavramlarının incelenmesi.


Paylaş