Neyzen Tevfik'in hayatı, eserleri, hakkında bilgiler ve unutulmaz anıları.

“Öleceğiz bir gün, gömecekler. Birkaç gün övecekler, sonra kalan malını bölecekler, hatta memnun kalmayıp üstüne birde sövecekler.”

Neyzen Tevfik'in Hayatı

Asıl adı "Mehmet Tevfik Kolaylı" olan Neyzen Tevfik, 24 Mart 1880'de Bodrum'da doğmuştur. Çocukluğu Bodrum'da geçen Tevfik'in hayatı yedi yaşındayken kökünden değişir. Babasının dizinin dibinde günlerini geçiren büyük üstat, bir gün babasıyla bir kahveye girer ve bu kahvede ney ile tanışır. Hayatında büyük bir etki yaratacak olan bu müzik aletine gösterdiği ilgi maalesef ki babası tarafından iyi karşılanmaz ve babası ney çalmasına izin vermez.

Otoriter bir babaya sahip olan Tevfik, çocukluğunda tanıştığı neye on üç yaşında kavuşabilmiştir. On üçündeyken babasının tayini dolayısıyla Urla’ya taşınırlar. Buraya taşındıktan kısa süre sonra, başına gelen trajik bir olay sebebiyle ilk sara nöbetini geçirir. Okulu bırakmasına sebep olan bu nöbetlerin kaynağı bulunamasa da doktorunun kendisini rahatlatan bir hobi edinmesi tavsiyesiyle babası Tevfik'in ney çalmasına izin vermiştir. Bunun neticesinde Tevfik, Neyzen Kazım’dan dersler almaya başlamıştır.

Eğitimini tamamlaması için babası onu İzmir İdadisi’ne göndermiştir. Sara nöbetleri bu süreçte tekrardan nüksedince, Tevfik okulu bırakır. İstibdat döneminden dolayı aydınların sıkça geldiği İzmir Mevlevihanesine giderek onlardan Türkçe, Farsça ve Arapça öğrenir. Burada tanıştığı Şair Eşref ise ona hicvi öğretir. Yirmisine merdiven dayamaya yaklaşırken bu sefer eğitimi için babası tarafından İstanbul’a gönderilir. Bu sürede eğitimine ağırlık vermektense Yenikapı ve Galata Mevlevihanelerinde vakit geçirir. Aynı dönemde kariyerini çok etkileyecek bir isimle tanışır: Mehmet Akif Ersoy. Tevfik ondan Fransızca öğrenirken bir yandan da Akif’e ney öğretir.

Tevfik aynı zamanda Servet-i Fünûn ile adını bildiğimiz Halit Ziya Uşaklıgil ve Tevfik Fikret gibi bilindik isimlerle de çalışma imkânı bulmuş, bu sayede kendini gün geçtikçe geliştirmiştir. 1900’e gelindiğinde, Tevfik plak doldurma işine girişir. Alkol probleminden dolayı bu süreci zorluklarla tamamlar. Geldiği noktada köşklerde ve saraylarda çalması istenen ünlü bir neyzen olmuştur. Zaten onu bu nedenle “Neyzen Tevfik” diye anıyoruz. 

Babasının ahbabı olan Şeyhülislam Musa Kazım Efendi, Tevfik’i derslerine katar ve onu edebiyatımızın bilindik isimlerinden Muallim Naci ve Ahmet Mithat Efendi gibi ünlü isimlerle tanıştırır. Tevfik, ülkenin sorunları ve baskıcı rejime karşı çıkan, istibdat karşıtı konuşmalar yapmaktan geri durmaz. Bu sebeple sıkı bir soruşturmadan sonra iki haftalığına hapse girer. Yaşanan olaylar neticesinde arkadaşlarını korumak için onlardan uzaklaşmaya başlar.

Sara nöbetleri ve aşırı derecede tükettiği alkolden dolayı birçok kez hastalanan Tevfik'in yolu sık sık hastanelere veya tımarhanelere düşmüştür. Tevfik, yaşadığı bu zorlu hayata 28 Ocak 1953’te veda eder.

Neyzen Tevfik’in Eserleri

Neyzen Tevfik Hakkında Bilgiler

Neyzen’in hayatındaki en önemli olay Atatürk ile tanışma şerefine nail olmasıdır. Hem de bu tanışma bizzat Atatürk tarafından telgraf ile kendisine iletilmiştir. Aktarılanlara göre olay şu şekilde gerçekleşir:

Atatürk’ün büyük bir hayranı olan Neyzen’in namı herkesçe biliniyordur. Bu namı ülkenin kurtarıcısı büyük liderimizin de kulağına gider tabii. Ney yeteneği ve hicivleri ile büyük yankı uyandıran Neyzen ile tanışmak ister. Bunun için yaverine bir telgraf çektirerek Neyzen Tevfik ile tanışmak istediğini iletir.

Başta bunun kendisine yapılan büyük bir şaka olduğunu düşünen Neyzen, ardından bu tanışma için çok sevinir ve Atatürk'ün yanına gider. Aralarında geçen kısa bir diyalogdan sonra rakı sevdalısı Neyzen için yaverinden iki kiloluk rakı getirmesini ister. Rakılarla beraber Neyzen bir kaşık, bir kâse ve ekmek rica eder. İstediklerinin gelmesiyle Neyzen rakıları kâseye döküp ekmekleri de parçalayarak içine atar. Rakıyı çorba gibi içmeye başlar. Atamız da dâhil olmak üzere tüm şaşkın bakışların eşliğinde hepsini kaşıklayarak bitirir. “Paşam karnım doydu artık içmeye başlayabilirim.” diyerek topluluğu daha da şaşırtırken güldürmeyi başarır. Ardından da Atamızın ney isteğini geri çevirmeyerek bir güzel müzik ziyafeti çektirir.

Atatürk teşekkürünü eksik etmeden Neyzen’e bir ihtiyacı veya isteği olup olmadığını sorar. Neyzen kendisinden bir tek nüfus teskeresi rica eder. Bu bir araya gelişin üstünden çok geçmeden Atatürk, Neyzen’i nüfus tezkeresine kavurturmuş ve bir de kendisine ney yollamıştır. Bu gönderilen ney ise yıllarca duvara asılmış ve Neyzen’in hayatında en kıymet verdiği şeylerden biri olmuştur.

Aktarılan başka bir olay ise yine Neyzen Tevfik’in neden bu kadar büyük bir isim olduğunun kanıtıdır. O olay ise şu şekildedir:

Müdavimi olduğu meyhanelerden birinde kendisine ayrılmış bir masası varmış üstadın. Bir gün o masasına bir genç oturur ve bir Fahrettin Kerim rakısı söyler. Mekân sahibi, gence oraya oturmamasını söylese de genç bu sözlere kulak asmaz. Bu sırada birkaç kişi de gencin oraya oturmasına tepki gösterir. Masanın üstüne bir ney bıraktığını görünce de mekân sahibi gence büyük üstat Neyzen Tevfik’i tanıyıp tanımadığını hiddetle sorar. “Büyük üstat demem için benden iyi çalması gerek o söylediğiniz kişinin. O nedenle bilmem kimdir.” der genç de sinirle. Bu hararetli tartışma sırasında mekâna gelen Neyzen, mekân sahibine işaret çekerek gencin orada oturmasına izin vermesini söyler.

Bir süre sonra genç adam neyini çıkartarak çalmaya başlar. Mekân dikkat kesilir. Zor bir parça çalıyordur hatta çalmaya çalışıyordur. Şarkının daha yüksek bir noktadan girilmesi gereken yerde genç adam tıkanır kalır. Tam bu sırada genç adamın arkasından başka birisi şarkının o zor kısmına güçlü bir şekilde girmiş ve ustaca çalıyordur. Şaşkınlığa uğrayan genç arkasına döndüğünde ise yaşlı bir adamın Fahrettin Kerim şişesini üflemekte olduğunu görür. Gencin ney ile çalamadığını Neyzen Tevfik rakı şişesiyle başarmaktadır. Mekân sahibinin yanına gelip “Büyük üstat Neyzen Tevfik budur işte.” der.

Neyzen Tevfik’in Atatürk İçin Yazdığı Şiir

Atatürk’e olan hayranlığından bahsetmiştik. Büyük önderin ölümü üzerine şu dizeleri yazar Neyzen:

"Tanrı ölmez, O dilerse görünür bir müddet,
Kaybolunca O’nu kalbinde bulur her millet.
Biliyormuş kaderin cilvesini evvelce,
Bütün ecrâm-ı semâ yasla büründü o gece.
Yaklaşan bir acı önce güneşi korkuttu,
Ay tutuldu diyemem gökyüzü mâtem tuttu.
Ata geçtin ebedin mevki-i müstahkemine
Bir direktif veriyor arza, beşer âlemine!
Bize ilhâm ile isâl ediyor her haberi,
Ki O’nun kudret-i külliye, emirber neferi.
Bağladı dâr-ı fenânın ebede telsizini,
Güdelim açtığı yollardan mübârek izini.
Atatürk’ün beşere sunduğu peymânı budur:
Atatürk’e inananlar er olur, sulhu korur!"

Özetle;

Sultan Abdülhamid’e söylediklerinden dolayı idama mahkum edilen, dünya çapında devlet adamlarına yazdığı hicivlerinden dolayı çok defa hapse düşmek üzereyken camiadaki tanıdıkları tarafından kurtarılan ve büyük önder Atatürk’ün de dikkatini çeken bu büyük üstat, bize hiciv sanatının güzelliğini göstermesinin yanında ney çalgısının bilinmez güzelliklerini de tanıtmıştır.

Kaynaklar

https://tr.wikipedia.org/wiki/Neyzen_Tevfik

https://listelist.com/neyzen-tevfik-efsane/


BENZER YAZILAR

Adalet Ağaoğlu Anısına: Kimdir, Yaşamı ve Eserleri

"An"ların yazarı Adalet Ağaoğlu'nun hayatından, ve kitaplarından anlar...

Felsefi Bir Roman: Nietzsche Ağladığında

Nietzsche ve Dr. Breuer arasında geçen hayatın anlamına yönelik sohbetleri içeren Nietzsche Ağladığında kitabını ele aldık.


Paylaş