Kötü hissettiğiniz günlerde zihninizi boşaltacak ve modunuzu yükseltecek 10 film önerisi.

Her zaman The Godfather (Baba), The Shawshank Redemption (Esaretin Bedeli) veya Fight Club (Dövüş Kulübü) izleyecek modda olmuyoruz. Bazen yalnızca bize kendimizi iyi hissettirecek, neşeli filmler izlemeye ihtiyacımız oluyor. Belki stresli bir gün geçirdiniz, eve geldiniz ve bir şeyler izlemek istiyorsunuz ama “şimdi kafam almayacak” diye düşünüp vazgeçiyorsunuz. Vazgeçmeyin! Tam da bu zamanlarda size ilaç gibi gelecek, modunuzu yükseltecek ve zihninizi kesinlikle daha da yormayacak 10 filmi sizin için derledik. Üstelik bu filmlerin biri dışında (Şahane Hayat) hepsi iki saatten kısa.

1. Groundhog Day (Bugün Aslında Dündü) - 1993

IMDb: 8.1

Süre: 1 saat 41 dakika

Yönetmen: Harold Ramis

Başrolümüz Phil Connors (Bill Murray), egosantrik ve alaycı bir hava durumu sunucusudur. Yapımcısı Rita ve kameramanı Larry ile birlikte, her yıl 2 Şubat’ta düzenlenen Kunduz Günü festivali haberini yapmak için Punxutawney, Pensilvanya’ya gider. Bu kasabayı ve insanlarını küçümseyen Phil, haber biter bitmez buradan defolup gitmeye kesin kararlıdır. Ama şiddetli kar fırtınası yüzünden Phil, Rita ve Larry geceyi bu kasabada geçirmek zorunda kalırlar. “Ertesi” gün uyandığında Phil, dünü tekrar yaşadığını fark edinceyse ne yapacağını şaşırır. Kelimenin tam anlamıyla yarının olmadığı bir dünyada, bu nefret ettiği kasabada nefret ettiği Kunduz Günü'nde sıkışıp kalan Phil’in, bu döngüden çıkabilmek için kendisiyle ilgili yüzleştiklerini seyrediyoruz.  

2. Bruce Almighty (Aman Tanrım!) - 2003

IMDb: 6.7

Süre: 1 saat 41 dakika

Yönetmen: Tom Shadyac

“Bir türlü dualarımı duymuyor, ne işe yarar bu Tanrı?” diye isyan ettiğiniz oldu mu hiç? Vasat olarak gördüğü hayatından memnun olmayan haber muhabiri Bruce Nolan (Jim Carrey) sürekli şanssızlığından yakınıp Tanrı’ya isyan eder. En sonunda Tanrı (Morgan Freeman) ona, "Tamam, al o zaman sen idare et bu dünyayı!” der ve güçlerini bir haftalığına ona devredip tatile çıkar. Elindeki sonsuz güç, zannettiğinin aksine çok da eğlenceli olmayacak, Bruce’a dünyayla, insanlarla ve en önemlisi kendisiyle ilgili dersler verecektir.

3. 13 Going on 30 (Keşke Otuz Olsam) - 2004

IMDB: 6.2

Süre: 1 saat 38 dakika

Yönetmen: Gary Winick

On üç yaşındaki Jenna Rink (Jennifer Garner) ergenliğinin başındaki çoğu kız gibi kendini olduğu gibi kabul etmekte zorlanıyor, okulun popüler kızları tarafından alay konusu oluyordur. Doğum gününde “otuz yaşında, cilveli ve başarılı” bir kadın olmayı diler ve bu dileği en yakın arkadaşı Matt’in (Mark Ruffalo) ona hediye ettiği “sihirli dilek tozu” sayesinde kabul olur. Gözlerini açtığında, Manhattan’da lüks bir evde, tam da olmayı düşlediği otuz yaşındaki kadın olarak uyanır. Ama Jenna başarı uğruna yozlaşmış bir kadına dönüşmüştür. Ne dilediğine dikkat etmesi gerektiğini ve asıl istediğinin bu olmadığını öğrenir Jenna.

4. Soul - 2020

IMDb: 8.0

Süre: 1 saat 40 dakika

Yönetmen: Pete Docter

"Bu mu? Bu su, benim istediğimse okyanus!"

Hepimiz, içten içe, dünyaya gelmemizin çok yüce bir anlamı olması gerektiğine inanırız. Varlığımız, ancak büyük ve önemli bir amacımız varsa değerliymiş gibi gelir. Disney-Pixar yapımı bu animasyon filminde, Joe Gardner da bundan muzdarip bir piyanisttir. Bir ortaokulda yarı zamanlı piyano öğretmenliği yapıyor, bir jazz piyanisti olarak başarıyı yakalayacağı günü bekliyordur. Bu tutkusu bir takıntı haline gelmiştir ve ona kazandırdığından daha çok şey kaybettirir. Henüz dünyaya gelmemiş bir ruh olan “22” ile iletişimi sayesinde Joe, hayatın her anını dolu dolu yaşamanın önemini ve insan hayatının değerini tek bir amaca bağlamaması gerektiğini fark eder.

Filmin ayrıntılı incelemesine buradaki yazımızdan ulaşabilirsiniz. 

5. Clueless (Fırlama Kızlar) - 1995

IMDb: 6.9

Süre: 1 saat 37 dakika

Yönetmen: Amy Heckerling

Klasik lise komedisi denince Mean Girls’ten sonra akla ilk gelen filmdir genellikle Clueless. Okulun en popüler kızı olan Cher (Alicia Silverstone) ilk bakışta tek derdi moda, erkekler ve popülarite olan alışıldık bir liseli popüler kız imajı çizse de, sanılanın aksine yaptığı şeyleri yalnızca istediği için yapar ve toplumsal dayatmaları reddeder. Klişe popüler zengin kız imajı altında sivri dili, özgüveni, sağlam bir karakteri ve büyük bir kalbi vardır. Film, Jane Austen'ın Emma adlı romanının modern bir uyarlaması. Böyle bir "popüler kız" canlandırması izlemek kaç yaşında olursanız olun sizi ferahlatacak.

6. Singin' in the Rain (Yağmur Altında) - 1952

IMDb: 8.3

Süre: 1 saat 43 dakika

Yönetmen: Gene Kelly, Stanley Donen

Filmi izlememiş olanlar bile mutlaka meşhur Singin’ in the Rain şarkısını biliyordur. Kuşkusuz en sevilen Hollywood filmlerinden biri olan ve tüm zamanların en iyi müzikali olarak anılan Singin in the Rain filminde, 1920'lerin Hollywood’unda sessiz filmden sesli filme geçiş süreci ve yaşanan sıkıntılar esprili bir dille anlatılır. Don Lockwood (Gene Kelly) ve Lina Lamont (Jean Hagen) dönemin en popüler aktörü ve aktrisidir, herkesin gözü onların üzerindedir. Fakat sesli filme geçişle birlikte Lina’nın kötü sesi kariyerini kötü etkiler. Singin’ in the Rain, en beklemediğiniz anlarda size kahkaha attıracak, müzikleri, dansları ve renkli karakterleri ile gönlünüzü fethedecek.

7. Yes Man (Bay Evet) - 2008

IMDb: 6.8

Süre: 1 saat 44 dakika

Yönetmen: Payton Reed

Konumuz iyi hissettiren filmler olduğundan, bu listeye ikinci bir Jim Carrey filmi fazla gelmeyecektir. Carl Allen (Jim Carrey) kötü bir ayrılık geçirdikten sonra bir türlü toparlanamamış, her şeye hayır diyen, yeni tecrübelere açık olmayan bir adamdır. Hayatındaki herkesi negatifliğiyle bıktırmıştır. Fakat sonra bir kişisel gelişim seminerine gider ve orada bir söz verir, artık önüne çıkan her fırsata evet diyecektir. Bununla birlikte bambaşka bir insana dönüşür, birçok şey deneyimler ve tekrar aşık olur. Ama her şeyde olduğu gibi, evet demekte de bir denge bulmanın önemini anlayacaktır.

8. Ferris Bueller’s Day Off (Ferris Bueller'le Bir Gün) - 1986

IMDb: 7.8

Süre: 1 saat 43 dakika

Yönetmen: John Hughes

“Hayat epey hızlı ilerliyor. Arada bir durup etrafına bakmazsan, kaçırabilirsin.”

Zeki, şanslı ve sempatik lise öğrencisi Ferris, okulu ekmek için elinden gelen her şeyi yapar ve sanki sihirli bir güç tarafından korunuyormuşçasına her şeyden bir şekilde paçayı sıyırır. Annesiyle babası onun her hasta taklidini yutar, Ferris okulun sistemine girip devamsızlıklarını siler ve hiçbir türlü yakalanmaz. Bu durumdan nefret eden ablası ve okulun müdürü sürekli onun oyununu açığa çıkarmaya çalışsa da başaramazlar.

Okuldan, işten bıktığımız günlerde, Ferris ile birlikte her şeyi bırakıp macera dolu bir gün yaşamışız hissini veriyor film. Ayrıca Ferris’in dördüncü duvarı yıkarak seyirciye açıklamalar yapması, izleyiciyi filmin içine daha da dahil ediyor.

9. It's A Wonderful Life (Şahane Hayat) - 1946

IMDb: 8.6

Süre: 2 saat 10 dakika

Yönetmen: Frank Capra

Başrollerini James Steward ve Donna Reed’in paylaştığı Şahane Hayat, Hollywood’un altın çağının bir ürünü olan fantezi drama türü bir film. En iyi film listelerinde üst sıralarda her zaman yerini korumuş, tüm zamanların en iyi filmlerinden sayılacak kadar çok sevilmiş. Nedenini anlamak zor değil. Her şeyden bıktığınız, “ben olmasaydım kimsenin hayatında bir şey değişmezdi”, diye düşündüğünüz anda, bu filmi açın ve sizi yerden kaldırsın. Dünyada zannettiğimizden daha fazla etkimiz olduğunu hatırlatıyor film izleyicisine. Hayatı boyunca sevdiklerinin mutluluğunu kendininkinin önüne koymuş olan George Bailey (James Steward) zorlukların üst üste gelmesine dayanamayıp intihar etmeye kalkışıyor. Hiç doğmamış olmayı dileyince, melek Clarence dünyaya inip George’a onsuz bir hayatın nasıl olacağını gösteriyor.

10. Coming to America (Amerika Rüyası) - 1988

IMDb: 7.1

Süre: 1 saat 56 dakika

Yönetmen: John Landis

Zengin bir Afrika ülkesinin prensi olan Prens Akeem (Eddie Murphy), ailesinin direttiği evliliğe karşı çıkarak, kendisini gerçekten sevecek bir kadın bulmak için Amerika’ya gelir. Sadık uşağı ve yol arkadaşı Semmi (Arsenio Hall) ile birlikte kimliklerini gizleyerek uygun bir gelin bulma yolunda birçok macera yaşayıp birçok belaya bulaşırlar. Eddie Murphy’nin filmlerinin sonradan imza özelliği haline gelen birden fazla karakter canlandırma, bu filmde ilk kez uygulanmış. Eddie Murphy ve Arsenio Hall tam dörder farklı karakter canlandırıyorlar.

Hangisini izlemeyi seçerseniz seçin, emin olun bu filmlerin her biri yüzünüzde kocaman bir gülümseme bırakacak.

Kaynaklar

https://www.imdb.com/title/tt0094898/trivia?ref_=tt_trv_trv, 


BENZER YAZILAR

Ferzan Özpetek ve Filmleri

Ödüllü yönetmen Ferzan Özpetek hakkında bilgileri ve filmlerini derledik.

Marvel Sinematik Evreni Geri Döndü: Black Widow

2 yıllık bir aradan sonra Marvel Sinematik Evreni beyaz perdeye geri döndü. Scarlet Johansson’ın başrolünü oynadığı, Marvel’ın 4. fazını başlatan Black Widow filmi neyi anlatıyor ve tüm bunlar MCU’nun geleceği için ne anlam ifade ediyor?


Paylaş