Türk Edebiyatı'nın yalnızca şiirleriyle değil, yaşam öyküleriyle de akıllara kazınmış 10 büyük şairinin hayat hikayeleri ve şiirlerinden alıntılar.

Edebiyat; bir durumu, duyguyu ya da olayı ifade etmenin imkansız olduğu yerde başlar ve dilin yetersiz kaldığı yerde kendini ifade etmenin sanata dokunduğu yerde doğar.

Bu birleşmenin sonucunda şiir, deneme, öykü, hikaye, roman gibi içinde kaybolunacak bir dünya okuyucusunu karşılar. Romanlar sayfa sayfa işlenmişken, şiirler türlü duyguyu, arzuyu, hüznü ve sevinci birkaç kelimenin içinde saklarlar.

Bu yazıda oldukça değerli ve zengin şair kadrosuyla Türk Edebiyatı’nın en büyük ve en sevilen şairlerinden sadece birkaç tanesinin kısaca hayatlarını ve unutulmaz şiirlerinden birkaç dizesini okuyacağız. 

1-Nazım Hikmet Ran

Resmi olarak 15 Ocak 1902 tarihinde Selanik’te; çeşitli memurluklarda Matbuat Umum Müdürlüğü olarak çalışan Hikmet Bey ve ilk kadın ressamlarımızdan birisi olarak anılan Celile Hanım’ın oğlu olarak dünyaya gelmiştir.

İlk eğitimini kültürel donanımı oldukça yüksek olan annesi Celile Hanım’dan ve kendisi de mevlevi şairi olan büyükbabası Nazım Bey’den almıştır. İlk şiirini 11 yaşındayken yazan Nazım Hikmet, ortaöğrenimini Nişantaşı ve Galatasaray Sultanilerinde görmüş, ardından 1915 yılında Heybeliada Bahariye Mektebi’ne girmiştir ve 1919 yılında mezun olup Hamidiye kruvazörüne stajyer güverte subayı olarak atanmıştır. Ancak akciğer zarlarının arasında su toplanması olarak bilinen zatülcenp hastalığına yakalanmış ve Sağlık Kurulu raporuyla askerlikten çürüğe çıkartılmış ve bahariyeden ayrılmak zorunda kalmıştır.

3 Ekim 1918’de "Hala Servilerde Ağlıyorlar Mı?" adlı ilk şiiri Yeni Mecmua’da yayınlanmıştır.

1921 yılında Milli Mücadele’ye katılma amacıyla Anadolu’ya geçmiş ancak cepheye gönderilemeyince Bolu’da öğretmenlik yapmıştır. Bir süre sonra Moskova’ya geçmiş ve devrimin ilk yıllarında tanık olduğu bu dönemde Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’nde eğitim görmüştür. İlk şiir kitabı "28 Kanunisani" ise 1924’te Moskova’da yayınlanmıştır. Aynı yıl Türkiye’ye dönmüş ve Aydınlık Dergisi’nde çalışmıştır. Bu dönemde yazmış olduğu yazılar sebebiyle hakkında 15 yıl hapis istenmiş ve bu sebeple 1 sene sonra yeniden Sovyetler’e gitmiştir. 4 sene sonra af kanunundan faydalanıp Türkiye’ye geri dönmüştür fakat yine tutuklanmıştır. Tahliye olduktan sonra 1929’da "835 Satır" adlı şiir kitabı İstanbul’da basılmış ve edebiyat çevresinde büyük yankı uyandırmıştır.

1938 yılında orduyu ve donanmayı isyana teşvik suçuyla 28 yıl hapis cezasına çarptırılmış ancak 1950’de çıkan genel af yasasından faydalanarak 15 Temmuz’da serbest bırakılmıştır. Askere çağırıldığı dönemde öldürüleceğini düşünerek 1951 yılında Moskova’ya geri kaçmış ve Türkiye vatandaşlığından çıkartılmıştır.

1963 yılının Mayıs ayında son şiirlerinden kabul edilen "Cenaze Merasimim" adlı şiirini yazmış, 3 Haziran 1963’te de geçirdiği kalp krizi nedeniyle evinde hayatını kaybetmiştir. Yazarlar Birliği tarafından Moskova'da bulunan Novodeviyiç Mezarlığı’na defnedilmiştir.

Nazım Hikmet Ran (Borzecki) çeşitli yazıları, oyunları, şiirleri ve kitaplarının yanında siyasette ve entelektüel yaşamda da büyük rol üstlenmiş ünlü, ancak eserleri ülkesinde yayın yasağına maruz kalmış bir şairdir. Yaşamı boyunca 11 farklı davadan yargılanmış ve hayatının neredeyse 17 yılını cezaevinde geçirmiştir. Elinden alınmış olan Türk vatandaşlığı, ölümünden 46 yıl sonra, 2009 yılında yeniden kendisine teslim edilmiştir.

“Yazdıklarım otuz kırk dilde basılır, Türkiye’mde Türkçemle yasak…”

Nazım Hikmet'in ayrıntılı biyografisine buradaki yazımızdan ulaşabilirsiniz. 

Yaşamaya Dair

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
Yetmişinde bile, meselâ, zeytin dikeceksin,
Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
Yaşamak yani ağır bastığından.

2-Cemal Süreya

Gerçek adı Cemalettin Seber olan Cemal Süreya, 1931 senesinde Güllü Seber ve Hüseyin Seber’in oğulları olarak Erzincan’da dünyaya gelmiştir.

Okumayı ve yazmayı okula başlamadan önce, amcasının yardımıyla öğrenmiştir ancak geçirmiş olduğu rahatsızlıklar sebebiyle okula bir sene geç başlamak zorunda kalmıştır. 1939 senesinde 37. Beyoğlu İlkokulu’na kaydolmuştur.

Üçüncü sınıfı Bilecik’te okuyan Süreya, burada çeşitli "Kürt" lakaplarıyla etiketlenmiştir. Annesinin yapmış olduğu düşük sonrasında hayatını kaybetmesinin ardından babasının iki kez evlilik yaptığını söyleyen Cemal Süreya, babasının annesinden sonra evlendiği ilk eşi olan Esma Hanım’ın zulmünden kaçmak için parasız yatılı sınava girmiş ve ortaöğrenimini Bilecik Ortaokulu’nda tamamlamıştır.

Daha sonra yine İstanbul Haydarpaşa Lisesi’nde parasız yatılı olarak lise eğitimini tamamlayan Cemal Süreya, lise son sınıftayken edebiyata yönelmiş ve kendini "eski edebiyatçı" olarak görmüştür. Lise eğitimini bitirdikten sonra ise Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Maliye ve İktisat okumuş, ilk şiirlerini bu dönemde yayınlamıştır.

Şiire çocuk yaşlarındayken ilgi duymaya başlayan Cemal Süreya’nın Ankara’da okuduğu yıllarda okulun dergisi olan Mülkiye’de yayınlanan şiiri Şarkısı Beyaz, yayınlanacak yüzlerce eserinden ilki olmuştur.

Yıllar sonra İkinci Yeni şiirinin öncülerinden kabul edilen Cemal Süreya, askerliğini yaparken hukuk diploması almış ve 1960 senesinde Papirüs Dergisi’nin ilk sayısını yayımlamıştır.  Yayımlamış olduğu bu dergi iki kez kapanmıştır ancak dergiyi yaşamıyla özdeşleştiren Süreya, kapandığı takdirde öleceğini metafor ederek dergiyi üçüncü defa tekrar açmıştır ve 1970’e kadaraylık düzenli olarak okuyucusuyla buluşturmuştur.

Çevirileriyle, yazılarıyla ve şiirleriyle Türk Edebiyatı’nın en önemli şairlerinden birisi olan Cemal Süreya, Papirüs’ü son olarak 1981 yılında çıkartmış ve çeşitli devlet dairelerinde çalıştıktan sonra emekli olmuştur. Şiirlerinin yanı sıra farklı türler üzerine de onlarca eser vermiş Cemal Süreya, eserlerinde kendi ismi yanında birçok farklı mahlas isim de kullanmıştır. Yaklaşık 40 kitabı Fransızcaya çevrilmiştir.

9 Ocak 1990 tarihinde şeker komasına girmesi sebebiyle hayatını kaybetmiştir. Cenazesi 11 Ocak 1990’da Kulaksız Mezarlığı’na defnedilmiştir. 1991 tarihinden itibaren Cemal Süreya Kültür ve Sanat Derneği tarafından Cemal Süreya Şiir Ödülü verilmektedir.

Cemal Süreya'nın kısa biyografisi, aldığı ödüller ve soyismini değiştirmesinin arkasındaki hikayeye buradaki yazımızdan ulaşabilirsiniz. 

Hüznün Kuşları

Ben bütün hüzünleri denemişim kendimde
Canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını
Bir bir denemişim bütün kelimeleri
Yeni sözler buldum seni görmeyeli

3-Turgut Uyar

Turgut Uyar, 4 Ağustos 1927’de Fatma Hanım ve Hayri Bey’in altı çocuğundan beşincisi olarak dünyaya gelmiştir. Babası orduda, harita binbaşısı olarak görev yapmış ve babasının görevinden dolayı sürekli şehir değiştirmek zorunda kalan Turgut Uyar, ortaöğrenimini askeri okulda yatılı, lise öğrenimini de Bursa Askeri Işıklar Lisesi’nde tamamlamıştır. Yükseköğrenimini de Askeri Memurlar Okulu’nda okuduğu sırada annesinin isteği üzerine 1947’de Yezdan Şener ile evlenmiştir. Bu evlilikten üç çocuğu olmuştur. Mezun olduktan sonra memur olarak atanmış ve uzun yıllar asker olarak çalışmıştır.

1966’da eşinden ayrılmış ve 1967’de emekli oluşunun ardından İstanbul’a yerleşmiştir. Burada Ülkü Tamer’in eski eşi olan Tomris Uyar’la hayatını birleştirmiş ve bu evlilikten de bir erkek çocuğu dünyaya gelmiştir.

Kendisini şiirle ifade etmeye çocuk yaşlarda başlayan Turgut Uyar, ilk şiir denemelerini de ilkokul yıllarında yapmıştır. Ortaokul ve lise yıllarında sürekli yazı denemeleri yapan Turgut Uyar, birçok farklı türde yazmaya çalışmıştır ancak roman yazarken her zaman sıkıldığını ifade etmiştir. Lise son sınıfta şairleri ve şiirlerini sürekli takip eden şair; Ömer Hayyam, Yahya Kemal Beyatlı, Nedim, Tevfik Fikret ve Ahmet Haşim gibi şairlerin şairleri taklit etmiştir. Esas dünyayı ise dönemin güncel şairlerini keşfettikten sonra tanıdığını ifade etmiştir.

1947’de, yazmış olduğu "Yad" şiiri Yedigün Dergisi’nde yayınlanmıştır. 1950 yılında Kaynak Yayınları tarafından ilk kitabı "Arz-ı Hal ve Akşamüzeri Türküsü" yayınlanmıştır. İkinci Yeni akımının öncülerinden olan Turgut Uyar’ın en popüler şiiri ise Göğe Bakma Durağı’dır.

Yaşamış olduğu alkol problemiyle birlikte siroz hastalığına yakalanarak 1985 yılında vefat etmiştir.

Turgut Uyar’ın hayatı, edebi kişiliği ve eserleri hakkında detaylı bilgileri buradaki yazımızdan okuyabilirsiniz. 

Göğe Bakma Durağı

Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam

Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım

Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda

Beni bırak göğe bakalım

4-Attila İlhan

15 Haziran 1925 yılında Bedri İlhan ve Perihan İlhan’ın oğulları olarak İzmir’de dünyaya gelmiştir. İlk ve ortaöğreniminin büyük çoğunluğu, babasının mesleği dolayısıyla İzmir’in yanı sıra farklı şehirlerde de geçmiştir. İzmir Atatürk Lisesi’ne gittiği dönemlerde, bir kıza yazdığı Nazım Hikmet şiirinden dolayı daha 16 yaşındayken tutuklanmış ve okuldan uzaklaştırılmıştır.

Üç hafta boyunca tutuklu kalmış ve iki ay hapis yatmıştır. Tahliye edildikten sonra Türkiye’nin hiçbir yerinde okuyamayacağına dair belge verilmiş, dolayısıyla eğitim hayatına ara vermek zorunda kalmıştır. Okuma hakkını tekrar kazandığında İstanbul Işık Lisesi’ne kaydolmuştur.

Lise son sınıfta CHP Şiir Armağanı’nda, pek çok ünlü şairi geride bırakarak birincilik ödülünü kazanmıştır. Mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne gitmiş ve üniversite hayatının verimli geçen dönemlerinde ilk şiirleri Yığın ve Gün gibi dergilerde yayınlanmıştır. 1948 yılında ilk şiir kitabı olan Duvar’ı ise kendi imkanlarıyla yayınlatmıştır.

1948 yılında Nazım Hikmet’i kurtarma hareketine katılmak üzere ilk kez Paris’e gitmiştir. Paris’te gözlemledikleri, ilerleyen yıllarda birçok eserine konu olmuştur. Uzun süre Paris ve Türkiye arasında gidip geldikten sonra temelli Türkiye’ye dönüşünde Vatan Gazetesi’nde yazmaya başlamıştır.

Sonrasında içlerinde Güneş ve Cumhuriyet gibi gazetelerin de bulunduğu birçok gazetede yazarlık yapmıştır. Bir süre Bilgi Yayınevi’nde de çalışan Attila İlhan, bunun yanı sıra 6 farklı televizyon dizisinde de senaryo yazarlığı yapmıştır.

Garip Akımı ve İkinci Yeni şiirlerine karşı çıkarak Maviciler adı altında yeni bir topluluk başlatmıştır. Türk Edebiyatı’nın en önemli isimlerinden birisi olan Attila İlhan, 10 Ekim 2005 tarihinde geçirmiş olduğu ikinci kalp krizi nedeniyle İstanbul’daki evinde hayatını kaybetmiştir. Ölümünden iki sene sonra kurulan Attila İlhan Bilim Sanat ve Kültür Vakfı, halen çalışmalarına devam etmektedir.

Ben Sana Mecburum

Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum

5-Edip Cansever

Edip Cansever, 8 Ağustos 1928’de İstanbul’un Fatih ilçesinde yaşayan bir ailenin dört çocuğundan üçüncüsü olarak dünyaya gelmiştir. Çocukluğu İstanbul’da geçen şair, okumayı öğrendikten sonra evinin yakınlarındaki kütüphaneye gidip oradaki sanat dergilerini inceleyerek edebiyatla arasındaki ilişkinin ilk adımlarını atar. O dönemlerde içindeki şair olma isteği, İstanbul Erkek Lisesi’ne gittiği zamanlarda daha da kudretlenmiştir. İlk şiiri 1944 yılında İstanbul Dergisi’nde yayınlanmıştır. Yaşama sevinciyle dolu bir gencin duygularının anlatıldığı bu ilk şiirlerini,"İkindi Üstü" başlıklı kitabın altında toplamıştır.

İkinci Yeni akımının öncülerinden olan Edip Cansever, hayatı boyunca birçok önemli eserin altına imzasını atmış ve çeşitli dergilere can vermiştir. 1951’de kendisine ait olan Nokta Dergisi’ni çıkartmıştır ve bu dergiyle birlikte genç şairlerle tanışma olanağı yakalamıştır. Sürekli yazan bir şair olarak dikkatleri hep üzerinde tutmuştur.

Edip Cansever’in sağlığında yayınlanan son kitabı "Oteller Kenti" olmuştur. Yaşamının son dönemlerinde yazdığı ancak yayınlanmamış şiirleri, vefatının ardından 1988’de "Gül Dönüyor Avucumda" başlığıyla yayınlanmıştır. Çeşitli dergilerde yayınladığı ancak kitaplarında yer vermediği şiirleri ise 2009 yılında Mehmet Can Doğan tarafından "Öncesi De Kalır" başlığı altında toplanmıştır.

Hayatının son zamanlarında Akdeniz havasının ruhuna iyi geldiğine inanarak kalıcı olarak Bodrum’a yerleşmiştir ancak yerleşiminin ardından yirmi gün geçtikten sonra bir beyin kanaması geçirerek acilen İstanbul’a getirilmek zorunda kalmıştır. 28 Mayıs 1986’da alındığı ameliyatta masada kalmıştır. 30 Mayıs 1986’da Aşiyan Mezarlığı’na defnedilmiştir.

Bitti O Sevda

Bitti o sevda kesildi çığlıkları martıların

Su gibi bitti, suya karşıt gibi bitti

İtti kıyıyı adına deniz dediğimiz şey

Unuttuk ikimiz de her türlü yetinmezliği

Kaybetti kumarda gözlerim

Kaybetti kumarda gözleri.

6-Can Yücel

Kendine has tarzıyla, samimi ve sıcak olduğu kadar argo ve kaba üslubuyla bilinen modern Türk şiirinin öncülerinden olan Can Yücel, 7 sene boyunca Milli Eğitim Bakanlığı yapmış Hasan Ali Yücel’in oğludur. 21 Ağustos 1926’da İstanbul’da doğmuştur.

1943 senesinde Ankara Atatürk Lisesi’nde okuduğu dönemde arkadaşı Gazi Yaşargil’le beraber yurt dışında eğitim görebilmek için başarı bursu kazanmıştır ancak bakan olan babası, torpil yapıldığı düşüncesinin yayılmasına karşılık gitmesine itiraz etmiştir. Yine de yurt dışına çıkan Can Yücel, Ankara ve Cambridge’de Latince ve Yunanca eğitim almıştır. Ardından çeşitli yerlerde çevirmenlik yapmış ve turist rehberliğine kadar muhtelif işlerde çalışmıştır.

Evlendiği dönemlerde Küba devriminin en önemli isimlerinden birisi olan Che Guevara’nın yazmış olduğu "Gerilla Savaşları ile İnsan ve Sosyalizm" adlı kitabını Türkçeleştirdiği için hakkında 15 sene hapis cezası istendi. Bu cezası 1974’te çıkan genel af yasasıyla beraber bitmiştir.

Hayatı boyunca çeşitli dergilerde yazan Can Yücel, dünya klasiklerini Türkçeye çevirmiştir ve en dikkat çeken anısı, Shakespeare’in "to be or not to be" sözünü "bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin" olarak Türkçeleştirmesi olmuştur.

Şiirlerinde hep insan sevgisinden, doğadan, heyecanlarından ve olaylardan esinlenen Can Yücel, ailesine düşkünlüğüyle bilinir. Şiirlerinde hep yakınlarındaki insanların isimlerini kullanan şairin, "Maaile" isimli bir kitabı vardır.

1996 yılında, Emek Partisi’nin kurucu üyelerinden olmuştur ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e hakaretten de yargılanmıştır. 1999 seçimlerinde Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin İzmir milletvekili adayı seçilmiştir ancak 12 Ağustos 1999’da tarihinde vefat etmiştir. Naaşı Datça’ya götürülmüş ve Gölcük depreminin olduğu 17 Ağustos gününde defnedilmiştir. Vefatının ardından yıldönümleri törenlerinde şarap içiliyor gerekçesiyle, tören organizasyonları Datça Belediyesi tarafından yasaklanmış ve Datça’da adına tören düzenlenmemesi gerekçesiyle mezar taşı parçalanmıştır. Mezarının yakınlarında bulunan "Can Evi" isimli alan da bu yıkımın ardından kapatılmıştır.

Farz Et Hiç Ayrılmadık

Farz et hiç ayrılmadık

Gözümde tütüyor

Gözümü tütsülüyorsun hala

Hep birlikteyiz sanki

Seninle ben ve DÜNYA

7-Özdemir Asaf

Asıl adı Halit Özdemir Arun olan Özdemir Asaf, 11 Haziran 1923’te Ankara’da doğmuştur. Galatasaray ve Kabataş Erkek Lisesi’nde eğitimini gördükten sonra Hukuk, İktisat ve Gazetecilik bölümlerini okumuştur ancak hiçbirisinden mezun olamamıştır. Eğitiminin devam ettiği sıralarda Zaman ve Tanin gazetelerinde çeviriler yapmıştır.

1939’da ilk yazısı Servet-i Fünun-Uyanış Dergisi’nde yayınlanmış, matbaacılık yaşamına ise 1951 senesinde Sanat Basımevi’ni kurarak girmiştir ve kendi kitaplarını da bu basımevinde Yuvarlak Masa Yayınları adı altında yayınlamıştır.

Batı şiirini de geleneksel Türk şiirini de benimseyerek zenginlik kattığı eserlerinde ölüm, ayrılık ve sevgi gibi temalar ağır basıyor olsa da hayatının son döneminde bu temaların yerini kaçış ve umutsuzluk almıştır.

Türk Edebiyatı’nın en önemli şairlerinden birisi olan Özdemir Asaf, beyninde tespit edilen tümör sebebiyle 28 Ocak 1981 tarihinde Bebek’teki evinde hayata veda etmiştir. Cesedi ise isteği üzerine Aşiyan Mezarlığı’na defnedilmiştir.

Lavinia

Sana gitme demeyeceğim.

Üşüyorsun ceketimi al.

Günün en güzel saatleri bunlar.

Yanımda kal.

8-Gülten Akın

23 Ocak 1933 senesinde Yozgat’ta doğan Gülten akın, ilköğrenimini yine Yozgat’ın Sorgun ilçesinde bitirmiştir. 1940’lı yıllarda Ankara’ya göç ettikten sonra orta ve üniversite eğitim hayatını Ankara’da tamamlamıştır.

İlk şiiri 1951 senesinde Son Haber Gazetesi’nde yayınlansa da Gülten Akın "Çin Masalı" ismini verdiği bu şiirine kitaplarında yer ayırmamıştır. Kitaplarında yer verdiği ilk şiiri ise Ankara Hukuk Fakültesi’nde okuduğu sıralarda Mülkiye Dergisi’nde yayınlandı.

1956 senesinde kaymakam olan Yaşar Canoçak’la evliliğinin ardından, eşinin mesleği nedeniyle Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yaşamıştır. Çeşitli il ve ilçelerde avukat yardımcısı, avukat ve öğretmen olarak çalışmıştır. Aynı zamanda İnsan Hakları Derneği, Halkevleri ve Dil Derneği gibi kuruluşların yönetici ve kurucuları olarak yer almıştır.

Edebi hayatının ilk dönemlerinde eserlerinde sevgi, aşk, doğa gibi konular hakimken ilerleyen zamanlarda bu temaların yerini toplumsal sorunlar almıştır. Şiir dışındaki edebi türlere fazla ilgi göstermemesine rağmen yazmış olduğu 7 farklı tiyatro oyunu vardır ve bu eserlerinde de yalnızlık, yaşlılık, yoksulluk, evlilik ve toplumsal eleştiri gibi konular hakim olmuştur. Şiirleri pek çok dile çevrilmesinin yanı sıra bestelere de söz sahipliği yapmıştır.

Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın vefatının ardından yapılan bir ankete göre yaşayan en büyük şair seçilen Gülten Akın, ayrıca 2013’te yayınladığı "Beni Sorarsan" kitabıyla da Metin Altıok Şiir Ödülü’ne layık görülmüştür.

4 Kasım 2015’te tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitiren Gülten Akın, Karşıyaka Mezarlığı’na defnedilmiştir.

Deli Kızın Türküsü

Yitirmeli büyük yolların birinde ne varsa
Böcekler gibi başlamalı yeniden
Bu Allahsız bu yağmur işlemez karanlıkta
Yan garipliğine yürek yan
Gitti giden

9-İlhan Berk

18 Kasım 1918’de Manisa’da dünyaya gelen İlhan Berk, Balıkesir Necatibey Öğretmen Okulu’ndan mezun olmasının ardından Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’ne girmiş ve Fransızca bölümünü bitirmiştir. 10 sene boyunca Fransızca öğretmenliği yaptıktan sonra 13 sene boyunca Ziraat Bankası’nın Yayın Bürosu’nda çevirmenlik yapmıştır.

Karamsarlığın dikkat çektiği şiirlerinde, ateş, hülya, kızıl gibi sözcüklere oldukça fazla yer verdiği görülür. Lise yıllarından beri ilgi duyduğu şiirle arasındaki bağ, çevirmenlik yaptığı dönemlerde Arthur Rimbaud ve Ezra Pound’un şiirlerini çevirerek kitaplaştırdığı dönemden sonra kuvvetlenmiştir. Kendini tamamen yazmaya adamış ve neredeyse tamamı şiir ve şiirle alakalı olan eserler üretmiş ve bu eserleriyle hatırı sayılır ödüllere layık görülmüştür.

Edebiyatta çok fazla deneyen bir şair olarak da kendini tanıtmış olan İlhan Berk, 28 Ağustos 2008’de Bodrum’da vefat etmiş ve aynı yere defnedilmiştir.

Güneşi Yakanların Selamı

Bir ateş yakalım ki geçmesin hatta bir an

Ve sussun kurtlar, kuşlar bir gök gürültüsüyle;

Bir ateş yakalım ki, tutuşsun gökler bile

Ve Güneş içilsin o gün, kızıl çanaklardan!

10-Ahmet Hamdi Tanpınar

Şair, romancı, edebiyat tarihçisi, siyasetçi, deneme yazarı gibi birçok ön ismi bulunan Ahmet Hamdi Tanpınar, 23 Haziran 1901 tarihinde İstanbul’a bağlı Şehzadebaşı’nda dünyaya gelmiştir. Babası kadı olduğundan dolayı çocukluğu, Osmanlı’nın çeşitli yerlerinde geçmiştir.

İstanbul Üniversitesi’nde Edebiyat Bölümü’nü bitiren Tanpınar, daha sonra çeşitli yerlerde öğretmenlik yapmıştır. Şiir yazmaya öğretmenlik yaptığı yıllarda başlayan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın yazdığı şiirler dışında deneme yazıları da o dönemde çeşitli dergilerde yayınlanmıştır. Aynı zamanda siyasetçi kimliği de bulunan Tanpınar, 1943-1946 yıllarında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde milletvekili olarak bulunmuştur.

Zaman içerisinde sağlığı gittikçe bozulan ünlü şair, geçirdiği kalp krizi neticesinde 23 Ocak 1962 tarihinde İstanbul’da yaşamını yitirmiştir. Cenazesi Rumelihisarı Aşiyan Mezarlığı’na, Yahya Kemal’in yanına defnedilmiştir. Mezar taşının üzerinde en ünlü şiirlerinden birinin içinde geçen "ne içindeyim zamanın ne de büsbütün dışında" sözü işlenmiştir.

Ne içindeyim zamanın

Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında.

Kaynakça

https://tr.wikipedia.org/wiki/N%C3%A2z%C4%B1m_Hikmet

https://tr.wikipedia.org/wiki/Cemal_S%C3%BCreya

https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%96zdemir_Asaf

https://tr.wikipedia.org/wiki/Attil%C3%A2_%C4%B0lhan

https://tr.wikipedia.org/wiki/Can_Y%C3%BCcel

https://tr.wikipedia.org/wiki/Turgut_Uyar

https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0lhan_Berk

https://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%BClten_Ak%C4%B1n

https://tr.wikipedia.org/wiki/Ahmet_Hamdi_Tanp%C4%B1nar

https://tr.wikipedia.org/wiki/Edip_Cansever


BENZER YAZILAR

Edebiyat Festivalleri: Edinburgh Kitap Festivali

37 yıldır süregelen Edinburgh Kitap Festivali’nin ayrıntıları, amacı ve tarihçesi.

Günümüzde Felsefeye İhtiyacımız Var mı?

Bu yazımızda, bir zamanlar felsefenin içerisinde yer alan fizik, matematik, sosyoloji, psikoloji gibi disiplinlerin felsefeden ayrı birer dal haline gelmesiyle felsefenin günümüzde ne işe yaradığı sorusu üzerinde durduk.


Paylaş